15 bin şeker çocuk var
Çocuk diyabeti pankreasta insülin üreten beta hücrelerinin harap olmasıyla gelişiyor. Türkiye'de 15 bin çocuk insüline bağımlı yaşıyor. Çocuklar hareketli olduklarından çok sık şekerleri düşüyor
Çocukluk çağında ortaya çıkan diyabet birçok yönden erişkin diyabetinden farklılık gösteriyor. Çocuk hastalarda genellikle (yüzde 95) Tip 1 diyabet görülüyor. Çocuğunuzda ortaya çıkan diyabet, pankreasta bulunan ve insülin hormonu üreten beta hücrelerinin harap olması sonucu gelişiyor. Hastalık ortaya çıktığında bu hücrelerin büyük bölümü harap olmuş durumda ve artık vücut için gerekli insülin yapılamıyor. Bunun anlamı şu: Çocuğunuz bundan böyle ancak dışarıdan insülin verildiğinde sağlıklı bir yaşam sürdürebilecekr. Tip 1 diyabetle ilgili tüm hususlar çocukluk çağı diyabeti için de geçerli.
Çocukluk çağı diyabetinin görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişiyor. Örneğin Japonya'da her yıl 15 yaş altındaki 100 bin çocuktan birinde diyabet görülürken, Finlandiya'da bu rakam 35. Ülkemizde yeterli istatistiksel veriler olmamasına rağmen her yıl 100 bin çocuktan yaklaşık 15'inin diyabete yakalandığı sanılıyor. Halen Türkiye'de 18 yaşın altında 15 bin Tip 1 diyabetli çocuk var.
Nasıl bir seyir izler?
Çocuklarda görülen diyabette, birbirini izleyen üç dönem var.
Başlangıç dönemi: Bu dönem diyabet hastalığının bulgularının (çok su içme, çok idrar yapma, kilo kaybı, koma tablosu) ortaya çıkmasıyla başlar ve ortalama dört hafta kadar sürer. Bu dönemde çocuğunuz hastanede enerjik bir insülin tedavisiyle eski aktivitesine kavuşabilir.
Düzelme (Remisyon) dönemi: 'Balayı' olarak da adlandırılan bu dönemde çocuğunuzun beta hücreleri yeniden insülin yapmaya başlar. Bir başka deyişle hastalık kısmen iyileşir. Bu dönemde dışarıdan verilen insülin miktarı giderek azalır, bazı çocuklarda gerek kalmayabilir. Sevindirici bu 'balayı' dönemi isminden anlaşılacağı gibi geçicidir ve bir ayiki yıl arasında değişen bir süre devam eder.
Tam diyabet dönemi: Bu, çocuğunuzun pankreas hücrelerinin hemen hemen hiç insülin yapmadığı bir dönemdir. Yeni tanı konmuş diyabetli çocuklarda en hassas dönem, düzelme döneminin sona erdiği günlerdir. Eğer bu günlerde artan insülin ihtiyacı karşılanamazsa çocuğunuzun komaya girme ihtimali yüksektir.
Tedavide uyulacak kurallar
En önemli nokta insülin miktarının çocuğunuzun ihtiyacına göre ayarlanmasıdır. Günlük doz doktor tarafından belirlenmelidir.
Hastalık dönemlerine ve diğer hastalıklara göre insülin dozu değişiklik gösterebilir. Çocuk balayı dönemindeyse sıkça kan ve idrar şekerine bakmayı ihmal etmeyin.
Okulların tatil olmasıyla birlikte çocuğun günlük aktivitesi artacağından kullandığı insülin fazla gelebilir. Bu nedenle yaz başlangıcı ve sonbaharda doktor kontrolü gerekir.
Ergenlik çağına giren çocukların insülin ihtiyaçları giderek artar.
Ateşli hastalıklarda dikkatli olun
Çocukluk çağında sık görülen üst solunum yolu ya da ishal gibi enfeksiyonlar diyabetli çocukların şeker düzenini bozar. Enfeksiyon sırasında sıklıkla kan şekeri yükselir, iştahın bozulduğu durumlarda düşer. Bu gibi durumlarda kan şekerine daha sık, mümkünse dört saatte bir, ayrıca idrarda günde dört kez keton bakılmalıdır.
Enfeksiyonu olan diyabetli bir çocukta şu önerilere uyulmalı:
İnsülini asla kesmeyin. Enfeksiyonlarda sıklıkla daha fazla insüline ihtiyaç vardır.
Eğer hastalık bulguları 12 saatten daha uzun sürerse,
Kusma veya şiddetli ishal varsa,
Kan şekerleri sürekli yüksek veya idrar şekeri sürekli pozitif ise,
İdrarda 2(+) veya 3(+) keton mevcutsa doktora başvurun.
Çocuğun günlük aktivitesini, dolayısıyla orantılı olarak aldığı kaloriyi azaltın.
İshal ve kusmayla görülen enfeksiyon durumunda hasta yeterli gıda alamayacağı için almakta olduğu insülin dozu, doktor kontrolünde bir miktar azaltılmalıdır.
Çocukluk çağı diyabetinin tedavisinde egzersizin ayrı bir önemi vardır. Her diyabetli çocuğun tercihen ana öğünlerden bir saat sonra 15-20 dakika sonra orta şiddette egzersiz yapması önerilir. Bunlar hızlı yürüme, merdiven inip çıkma, ip atlama, yüzme gibi aktivitelerdir.
Spor etkinliklerine katılabilirler
Futbol oynama gibi uzun süren şiddetli aktivitelerde hipoglisemiye (ani kan şekeri düşüşü) karşı çok dikkatli olunmalıdır. Bununla birlikte diyabetli çocuklar okullarındaki birçok spor etkinliğine katılabilir. Spor etkinliklerinden önce 20-40 gram fazladan karbonhidrat almaları gereklidir.
Çocuk diyabetlilerde ani kan şekeri düşüşü neden daha sık görülür, bunun belirtileri nelerdir?
Çocukların büyüklere göre daha aktif olması, ağır egzersiz veya öğünlerin atlanması, ishal ve kusmayla giden hastalıklar gibi nedenler hipoglisemi riskini artırır. Çocukların gelişme çağında olmaları nedeniyle kan şekeri düşüklüğü, özellikle de uzun sürmesi tehlikelidir. Kan şekeri düşen çocuklarda önce acıkma hissi, terleme, solukluk, huzursuzluk, sinirlilik, bulantı gibi bulgular olur.
Kan şekeri düzeyi çok fazla düşünce de çocukta uykuya eğilim, konuşma bozukluğu, görmenin azalması, oturma veya ayakta durmada zorluk ve en sonunda havale ve koma gibi bulgular görülür.
Diyabetli çocuk her ay bir kez doktor kontrolünden geçirilmelidir.
UNUTMAYIN:
Diyabetik çocuklarda temel sorumluluk anne ve babanındır. Bu, hastalığın saptandığı ilk günden, çocuk kendi sorumluluk bilincine ulaşana kadar sürdürülmelidir.
Tedavileri iyi yapılan, sağlıklı beslenme kurallarına uyan diyabetli çocuklar önemli bir komplikasyon olmadan sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürme şansına sahiptir.
Mert şeker yememesi gerektiğini biliyor
Mert Sönmez henüz 3 yaşında bir diyabetli. Hastalığının bilincinde olmasa da şekerden uzak durmayı öğrenmiş... Hikâyesi ise diyabet konusunda doktorların da ne kadar bilinçsiz olduğunu gözler önüne seriyor.
Mert Sönmez henüz 14 aylıkken ailesi onu Düzce'de 'çok su içme, çok idrara çıkma ve kilo kaybı' şikâyetleriyle doktora götürmüş. Doktor, "Hava sıcak ondan çok su içiyordur" demiş. Ancak daha sonra nefes alışverişi bozulunca Hatice-Selçuk Sönmez çifti grip şüphesiyle bebeklerini hastaneye götürmüş. Doktor hiçbir tahlil yapmadan soğuk algınlığı teşhisi koymuş.
Mert'in durumu kötüleşip nefes alamaz hale gelince ertesi gün tekrar hastanenin yolunu tutmuşlar. Bu kez bebeğe serum da takılmış. Aile doktora 'çocuk nefes alamıyor' diyor, doktor da bebeğin göğsüne kafasını dayayıp dinliyor ve 'Bir şeyi yok. Siz bol bol meyve suyu ve şerbet içirin' önerisinde bulunuyormuş. Bebek komaya girince yapılan tahlilde Mert'in şekerinin 900'e çıktığı anlaşılmış.
O zaman Mert'e hemen insülin iğnesi yapıp İstanbul'a göndermişler.
Önce bir özel hastaneye gitmiş aile. Doktor 'menenjit veya şeker'den şüphelenip Mert'e serum takmış. Ama serum şekerliymiş ve ancak ailenin uyarısı üzerine değiştirilmiş.
Aile daha sonra Göztepe SKK Hastanesi'ne sevk edilmiş. Burada Mert'i acil servise sokabilmek, ailenin dediğine göre 'film' gibi olmuş. Mert bu arada baygın, iğnelerden her tarafı delinmiş, hemşireler serum takabilmek için damar bulamıyor...
Hastalık üstüne deprem
Mert hastanede yatarken aile de yanında iki teyzesini bırakıp, biraz dinlenmek için evlerine gitmiş. Tarih, 17 Ağustos 1999... Gece yarısı depremle uyanıp hemen hastaneye koşmuşlar.
Yaşadıklarını Diyabetle Yaşam dergisine anlatan ailenin artık hatırlamak istemedikleri o zorlu günlerde Mert'e kesin teşhis konmuş: Tip 1 diyabetli. Yani artık insülinle yaşayacak...
Hatice Sönmez, "Biz diyabet hakkında hiçbir şey bilmezken elimize bir iğne verip artık siz yapacaksınız dediler. İlk iğneyi ellerim titreyerek yaptım. Önceleri 'Neden bizim oğlumuz?' diye üzülüyorduk ama başka hasta çocukları görüp daha da kötüleri var dedik. En azından çocuğumuzun hastalığının çaresi vardı" diyor.
Diyabet artık hayatlarının bir parçası olmuş. Tabii Mert'in yaşından kaynaklanan bazı sorunlar yaşamıyor değiller. Bazen insülin yaptıktan sonra yemek yemek istemiyor. Ama iğneden sonra mutlaka yemesi gerekli, yoksa kan şekeri düşecek. Tabii aile çaresini buluyor ve Mert çeşitli oyunlar arasında yemeğini yiyiveriyor.
Artık yaşayacaklar
Bayramdan iki ay önce Diyabet Vakfı'na Mardinli bir babadan telefon geldi: Kızım diyabetli, ama elimizde hiç insülin yok. Birkaç kutu insülin gönderin ki kızım bayrama kadar yaşasın...
NAZAN ÖZCAN
ELAZIĞ - Sema Yılmaz, 16 yaşında. Sekiz yaşına kadar bütün çocuklar gibiydi. Bir gün hastalandı, doktora gitti. Bronşit tehşisiyle eve gönderildi. Bir saat sonra koma halinde hastaneye kaldırıldı. Bu kez kesin tanı kondu. Sema artık 'şeker çocuk'tu.
Hastanelere gitmeler, her gün kendine iğne yapmalar, kan şekeri ölçmek için parmağını delmeler, yemeği fazla kaçırıp komaya girmeler başladı. "İlk insülini yaptığım zaman canım acıyordu. Ama vücut alışıyor. Önceleri annemlerden habersiz marketten bir şeyler alıp yiyor, sonra da komaya giriyordum, ama şimdi kendimi tutuyorum" diyor.
Sema, Güneydoğu'daki bilinen 600 bin diyabetliden yalnızca biri. Aynı zamanda GAPDİAB projesi kapsamında Elazığ'da 25 Mart'ta açılan, 18 yaş altı çocuklara ücretsiz insülin dağıtacak 'insülin destek birimi'nin kurdelesini kesen 'şanslı diyabetli'.
O şanslı, artık insülin bulabilecek. Ama birçok yaşıtı hayatları buna bağlı olduğu halde insülinsizlikten yaşama veda ediyor.
Kurban Bayramı'ndan iki ay önceydi. Türk Diyabet Vakfı'na Mardin'den bir telefon geldi.
Arayan, diyabetli bir çocuğun babasıydı: İnsülin alamıyoruz. Ne olur birkaç kutu insülin gönderin ki kızım bayramı görsün."
10 günlüğü 30 milyon
İnsülinin çocuklar için 10 günlük dozu yaklaşık 30 milyon lira. Bir çocuğun ileride komplikasyon olmaması için günde yaklaşık dört kez insülin olması lazım ama parasızlıktan gün aşırı insülin yapanlar var. Bunlar 10 sene sonra iki gözü birden görmeyen, böbrekleri iflas etmiş bir insan haline gelecek.
İşte GAPDİAB bu durumdaki insanlara yardım eli uzatıyor.
Güneydoğu Anadolu Diyabet Destek Projesi olan GAPDİAB, Türkiye Diyabet Vakfı koordinasyonunda 30'a yakın üniversite, sağlık kurumu ve ilgili sivil toplum örgütünün birlikte kotardıkları, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya Elazığ, Mardin, Şırnak ve Kilis'i kapsayan bir proje. Amaç halkı ve sağlık personeline diyabet bakım ve tedavisi konusunda eğitmek ve bölgede devlet güvencesi altında olmayan 18 yaş altı tüm çocuklara ücretsiz insülin ve glikoz ölçüm aleti temin edecek 'insülin bankaları' kurmak. Çünkü bu bölgede 18 yaş altı çocukların yarısını sosyal güvencesi olmayanlar oluşturuyor. İlk banka Malatya'da, ikinci banka Diyarbakır'da, üçüncüsü ise Elazığ'da açıldı.
Gaziantep şampiyon
Türkiye Diyabet Vakfı'nınGüneydoğu bölgesini seçmesinin nedeni Türkiye'de yaşayan 2.6 milyon civarı şeker hastasının 600 bininin bu bölgede olması. Gaziantep, diyabet sıklığı bazında yüzde 9.4 oranla bir numara. Fazla yağlı yiyecekler ve sosyo-ekonomik yetersizlikler diyabetli sayısını artırıyor. Elazığ'da da 23 bin diyabetli hasta var.
Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, sadece sosyal güvencesi olan 18 yaş altı çocuklara insülin, şeker ölçüm aleti ve çubuklarının ücretsiz verildiğini belirtiyor ve devam ediyor: "Oysa bunlar tüm çocuklara ücretsiz verilmeli. Eğer küçük yaşta diyabetli bir çocuk üç hafta süreyle insülin alamazsa ölüyor".
Sema Yılmaz da ilk hastalandığı dönemde insülin bulmakta güçlük çektiklerini söylüyor:
"İnsülin bulamayınca komaya girerdim. Babam insülin almak için inek satıyordu. Bundan sonra çocuklar zorluk çekmeyecek. Buradan bedavaya alabilecekler".